Kritik Sektörlerde Millileşmeyi Sağlamak Zorundayız

Ekleme Tarihi 17.06.2017

Yerli ve milli üretim yolunda attığımız her adımın karşısında hiç ummadığımız engellerin çıkacağını biliyoruz. Ancak, dünyanın geleceğini bu teknolojileri üretenlerin belirleyeceğinin bilincinde olarak hepimiz üzerimize düşenleri yapmak zorundayız.

Gazali ÇİÇEK - Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkan Yardımcısı

Ülkelerin güvenliği ve ekonomisi açısından kritik bir yeri olan, hatta uluslararası iş yönetimi literatüründe anahtar sektörler arasında tanımlanan iletişim teknolojileri, her geçen gün daha da önemli hâle gelmektedir. Teknolojide yaşanan gelişmelerin etkisi ile haberleşme sektörünün önemi önümüzdeki yıllarda daha fazla hissedilecektir. Sektörü yönlendirme gücünü elinde bulunduran, aynı zamanda üretim yapan kişi, kuruluş, şirket ve hatta devletler, diğerlerine göre sadece tüketim yapanlardan bir adım daha önde olacaktır.

Yerli katma değeri yüksek olan elektronik haberleşme sektörü, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından düzenlenmekte ve denetlenmektedir. Kurum olarak devletimizin belirlemiş olduğu yerli üretim politikalarını sektörümüze yansıtma konusunda azami çaba sarf ediyoruz. Bu noktada Kurumumuz, sektörün yerlileşmesi konusunda yapmış olduğu düzenlemelerin yanında, yerli üretimin desteklenmesi için gerekli desteği de sağlamaktadır. Burada asıl görev, üretici firmalarımıza düşmektedir. Hep birlikte, iş ve güç birliği oluşturarak teknoloji tabanlı bir üretim ekonomisi inşa etmek zorundayız. Ancak bu şekilde 2023’te dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girme hedefine ulaşabilmemiz mümkün olacaktır.

Ekonomik olarak büyük olan ülkelerin gelişim süreçlerini incelediğimizde, kalkınmada öncelik verilen sektörleri geliştirme adına çok sıkı gümrük tarife ve koruma politikalarının uygulandığını görüyoruz. Örneğin, bebek endüstrisi kavramının temelini oluşturan politikalar, ilk kez ABD’nin ilk Hazine Bakanı olan Alexander Hamilton tarafından uygulanmıştır. ABD’yi 21. yüzyılın lider ülkesi yapan iktisadi gelişimin arkasında, uygulanan bu politikaların olduğu görülüyor.

Benzer şekilde bugün Güney Kore’yi teknolojide yakalamış olduğu başarıya ulaştıran faktörler incelendiğinde bu başarının arkasında yine 1960’lı yıllardan sonra izlemiş olduğu ekonomi politikalarının etkisini görüyoruz. Güney Kore, geliştirmeyi hedeflediği endüstri kollarını sübvansiyon ve devlet teşvikleriyle uluslararası rekabete dayanabilecek ölçüde olgunlaşıncaya kadar koruma altına almıştır. Bugün Samsung firmasının yakalamış olduğu başarı ortadadır. Günümüzde gelişmiş ülkeler kategorisinde bulunan G8’in endüstriyel gelişim süreçlerine bakıldığında da benzer ticari ve politik uygulamaların olduğunu görüyoruz.

Ekonomik gelişme için yüksek katma değer
Devletimizin ekonomik anlamda sıçrama yaparak gelişmiş ülkeler arasına girebilmesinin yolunun yüksek katma değerli teknolojik ürünler üretebilmekten geçtiği aşikâr. Bu kapsamda, kritik önemi haiz haberleşme, ulaşım, savunma, uzay ve uçak gibi endüstri kollarında ülkemizin yerli ve milli üretim kapasitesinin rekabetçi seviyelere ulaşana dek farklılaşmış iktisadi politikaların uygulanmasının önemli olduğu anlaşılıyor. Yerli üreticilerimizin, ithalatta damping ve sübvansiyon uygulamalarıyla haksız rekabete uğramalarının önüne geçebilmek amacıyla korumaya yönelik gerekli tedbirler ilgili kurumlarca alınabilmelidir. Örneğin, millileştirme amacıyla seferberlik başlattığımız haberleşme sektöründe üretici firmalarımızın rekabet etme imkânlarını ortadan kaldıracak şekilde ithal ürünlerde damping yapıldığının tespit edilmesi durumunda, bu tür ürünlere yönelik anti damping vergilendirmesi uygulaması bir tedbir olarak uygulanabilir. Tabii bunu serbest ticaret ortamının yaygınlaştığı küreselleşen günümüz dünyasında uygulamanın zorluluklarının da farkındayız. Ancak, gelişmiş ülkeler arasına girme hedefine ulaşabilmemiz ve diğer yandan milli güvenliğimiz için tüm zorluklara ve engellemelere rağmen kritik öneme sahip sektörlerde millileşmeyi sağlamak zorundayız.  

Yükümlülükler ürün ve ekosistem geliştirmeyi amaçlıyor
Sektörümüz özelinde konuşacak olursak; Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan elektronik haberleşme sektörünün geleceğine ilişkin bir vizyon çizmiştir. Kurumumuz, çizilen vizyon bağlamında 2015 yılında gerçekleştirdiği 4.5G yetkilendirme ihalesinde, kazanan firmalara, şebekeye, haberleşme hizmetlerine ilişkin yapacağı donanım ve yazılım gibi nitelikli harcamalarının en az %10’luk kısmını KOBİ’lerimizin Türkiye’de üretmiş olduğu ürünlerden, birinci yıl %30, ikinci yıl %40, üçüncü ve devam eden yıllarda %45’ini  ‘Yerli Malı Belgesi’ne sahip ürünlerden karşılamasına yönelik yükümlülükler getirmiştir. Söz konusu yükümlülükler ile firmalarımızın elektronik haberleşme sektörüne ilişkin ürün geliştirme konusunda çok daha fazla teşvik edilmesi ve ülkemizde yerli bir ekosistemin geliştirilmesi amaçlanmıştır.

Yerli ve milli üretim yolunda attığımız her adımın karşısında hiç ummadığımız engellerin çıkacağını biliyoruz. Ancak, dünyanın geleceğini bu teknolojileri üretenlerin belirleyeceğinin bilincinde olarak kamu ve özel sektörümüzle birlikte hepimiz üzerimize düşen görevleri eksiksiz yapmak zorundayız. Karşılaşacağımız darboğazları ortak hedeflere doğru hareket ederek birlikte kolaylıkla aşabiliriz.
Üretici firmalarımızın hem 4.5G yükümlülükleri konusundaki farkındalıklarını artırmak hem de yerli üretim süreçlerinde yaşanan darboğazlara çözüm üretebilmek amacıyla ilgili paydaşlar nezdinde kurumumuz çeşitli girişimlerde bulundu. Bu kapsamda kurumumuz ve OSTİM öncülüğünde Haberleşme Teknolojileri Kümelenmesi (HTK) kurulmuştur. HTK ile elektronik haberleşme sektörü özelinde milli ve yerli üretim ekosisteminin geliştirilmesi amacıyla önemli bir güç birliğinin ilk adımı atılmış, haberleşme sektörünün ihtiyacı olan her türlü yazılım ve donanım ürünlerinin öz kaynaklarımız ile üretilmesinin yolu açılmış oldu.

HTK ile KOBİ’lerimizin ve üretici firmalarımızın ortak proje oluşturma, sektörün ihtiyaçlarını analiz ederek ürün odaklı çözümler üretebilme aynı zamanda birbirleriyle koordinasyon içerisinde çalışabilme kültürünü kazanacaklarını düşünüyorum. Küresel rekabetin çok yoğun olarak yaşandığı bu sektörde, kümelenmeden maksadımız, milli birlik ve beraberlik ruhunun geliştirilmesi, bireysel değil, birlikte iş yapabilme yeteneğinin kazandırılmasıdır. Firmalarımız kümelenmeye dâhil olduklarında bireysel yeteneklerinin çok daha ötesinde, kümelenmeden oluşacak sinerji ile çok daha verimli ve üretici olabilirler. Bu kazanımların nihai olarak hem ülkemizin hem de firmalarımızın hedeflerine ulaşabilmesinde çok önemli bir katkısının olacağı açıktır.

Hedeflerimize ulaşmada üreticilerimizi bir araya getirerek oluşturulan bu güç birliğinin yanında, üniversite - sanayi iş birliğini artırıcı uygulamaları da geliştirmemiz gerekiyor. Ülkemizin eğitimli insan kaynağı profili oldukça iyi durumda. Alanında uzman akademisyenlerimiz her yıl başarılı ve yenilikçi projeler yapıyor. Diğer yandan devletimiz Ar-Ge ve yenilikçi projelere ciddi destekler sunuyor. Bu kaynağı, hedeflerimiz doğrultusunda sanayicilerimiz ile harmanlamalıyız. Akademik camianın çalışmalarını sanayinin ürün üretme gücüyle doğru bir şekilde birleştirmemiz gerekiyor. 

Geçtiğimiz günlerde kurumumuz tarafından sektörümüze yönelik üretim yapan KOBİ’lerimize özel bir destek ve teşvik mekanizması oluşturulması amacıyla KOSGEB nezdinde bir girişimde bulunuldu. Söz konusu talebimize istinaden KOSGEB, yaklaşık 50 bin KOBİ’yi kapsayan bir anket çalışması yaptı. Bu çalışmanın sonuçları, KOBİ’lerin büyük çoğunluğunun 4.5G yetkilendirmesi ile sunulan fırsatlardan haberdar olmadığını ortaya koyuyor. Bu noktada, HTK’nin yetenek matrisi çalışmaları kapsamında ülkemiz genelinde firmaları analiz etmesi ve konudan haberdar olmayan ancak haberleşme sektörünün ihtiyacı olan ürünlerin geliştirilmesinde katkısı olacak firmaları HTK bünyesine dâhil etmesi büyük önem arz ediyor.

Sonuç olarak, bu hedeflere ulaşmak için başta HTK olmak üzere bütün paydaşlara önemli görevler düşüyor. BTK Başkanımızın da birçok konuşmasında ifade ettiği üzere, kurumumuz Sayın Cumhurbaşkanımızın çizmiş olduğu ufuk doğrultusunda yerli ve milli bir üretim ekosistemi oluşturulması çalışmalarının her zaman yanındadır.  Bununla birlikte, devletimizin birçok kurumu yerli üretimi yüksek seviyede desteklemektedir. Ülkemizin kalkınması adına çıkılan bu yolculukta biz de üzerimize düşen görevleri yerine getirmeye hazır olduğumuzu ve bu konunun daima takipçisi olacağımızı bir kez daha ifade etmek istiyoruz.