Yerli de ‘Yerli’ Tercih Etmeli

Ekleme Tarihi 17.03.2018

ATO Teknolojik Dönüşümde Kamu Alımlarının Rolü: Yerli ve Milli Üretim Konferansı’nda konuşan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, “Sanayicilerimizin de kendi alımlarında, işlerinde yerli alıma dikkat etmeleri gerekiyor.” dedi.

Ankara Ticaret Odası’nın (ATO), ülkelerin en önemli kalkınma aracı olan kamu alımlarına ilişkin üçüncü konferansı düzenledi. Kamu, özel sektör, üniversite ve STK temsilcileri, 4 oturumdan oluşan Teknolojik Dönüşümde Kamu Alımlarının Rolü: Yerli ve Milli Üretim Konferansı’nda konuyu tüm yönleriyle masaya yatırdı.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen programda, yerli üretim ve sanayide teknolojik dönüşüm için kamu alım mekanizmaları, enerji, sağlık ve ulaştırma sektörlerinde kamu alımları, kamu alımlarının yerli üreticiler açısından sunduğu fırsatlar detaylarıyla incelendi, planlamanın önemi üzerinde duruldu. 

Önemli bir kalkınma aracı
Konferansın açılışında konuşan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, “Yerli ve milli üretim, sanayimiz için stratejik bir yaklaşım ve stratejik bir duruştur.” dedi. Dünyada kamu alımlarının yerli sanayi ve teknolojinin gelişimine, Ar-Ge ve yenilik çalışmalarına büyük katkı sağlayan önemli bir politika aracı olduğunu hatırlatan Özlü, “Kamu alımlarını önemli bir kalkınma enstrümanı olarak görüyoruz. Bakanlık olarak teknoloji açığımızı kapatmak suretiyle cari açığımızın da kapanacağına inanıyoruz.” vurgusunu yaptı.

Kamu alımlarında işin bir başka boyutu daha olduğunu dile getiren Faruk Özlü şu görüşleri aktardı: “Sanayicilerimizin de kendi alımlarında, işlerinde yerli alıma dikkat etmeleri gerekiyor. Yerli ve milli üretim seferberliğimiz, kesinlikle Türkiye’nin küresel pazarlardan kopması diye anlaşılmasın. Bunu yaparken aynı zamanda küresel pazarlara entegre olacağız. Yerli yapmanın bir sonraki aşaması ihraç etmektir.”

“Özel sektöre güveniyoruz”
TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Ziya Altunyaldız da Ar-Ge ve inovasyon olmadan rekabetçi ürün üretilemeyeceğinin altını çizdi. Altunyaldız, “Kamu alımlarının önemli bir sanayi politikası olduğu çok net. Kamu olarak özel sektörümüze güveniyoruz.” dedi.

“İthal iyidir anlayışını bırakın”
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, sanayi üretimi içinde yüksek teknolojinin payının yüzde 3, orta-yüksek teknolojinin payının ise yüzde 25 olduğunu bildirdi. Kamu alımlarının tüm gelişmiş ülkelerde uygulanan çağdaş bir yaklaşım olduğuna dikkat çeken Hisarcıklıoğlu, 2011 yılında Kamu İhale Kanunu’nda yapılan değişiklikle yerli malına yüzde 15 fiyat avantajı sağlandığını anımsattı. TOBB Başkanı, kamu kurum ve kuruluşlarından da alımlarında “İthal iyidir” anlayışını bırakıp milli üretime şans vermelerini istedi.

“Pozitif ayrımcılık istiyoruz”
ATO Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran, kamu alımlarının, kalkınma sürecindeki en önemli araçlardan biri olduğuna işaret etti. Baran, “Gelişmiş ülkelerinin sanayi dönüşümünün arkasında kamu alımları yatıyor. İş dünyası olarak kamu alımlarında yerli ve milli olandan yana pozitif ayrımcılık yapılmasını arzu ediyoruz.” dedi. 

Türkiye’nin 2023 hedefleri doğrultusunda hazırlanan Türk Sanayi Stratejisi Belgesi’nin temel hedeflerinden birinin, sanayide bilgi ve teknolojiye dayalı yüksek katma değerli yerli üretimin geliştirilmesi olduğunun kaydeden Baran, bu hedeflerin yerli, yenilikçi ve yeşil üretimi teşvik edecek şekilde kurgulandığını belirtti.

Orta teknoloji tuzağı
Ankara Sanayi Odası (ASO) Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Özdebir, ileri teknolojinin üretimdeki payının yüzde 3’ün üzerine çıkamadığını söyledi. Başkan Özdebir, “Türkiye ekonomisine ilişkin hep söylenen orta gelir tuzağı kavramının özünde orta teknoloji tuzağı yatmaktadır.” ifadelerine yer verdi. Kamu kurumlarının ve belediyelerin kamu alımlarında yerli malını destekleme stratejisine dikkat etmediklerini söyleyen Özdebir, yeni kurulan Yerlileştirme Yürütme Kurulu’nun kamu alımları yoluyla yeniliğin, yerlileştirmenin, teknoloji transferinin tam anlamı ile gerçekleştirilebilmesi için ciddi bir fonksiyon icra edeceğini de sözlerine ekledi.

“Dışa bağımlılık azaltılmalı”
ATO Kamu Alımlarında Yerli Katkı ve Ticari İşbirliği Özel İhtisas Komisyonu Başkanı Musa Pireci de Türkiye’nin her zamankinden çok daha fazla yerli ve milli projeler üretmesi ve süratle hayata geçirmesi gerektiğini söyledi. Pireci, “Ülkemizin geleceği açısından güçlü bir yapı oluşturarak, dışa bağımlılığımızı azaltarak ve yerli ve milli üretim payını artırarak, bu konuda büyük ilerlemeler kaydetmeliyiz.” dedi.

UZUN VADELİ PLANLAMA ZORUNLU


Konferansta, Yerli Üretim ve Sanayide Teknolojik Dönüşüm İçin Kamu Alım Mekanizmaları, Enerji, Sağlık ve Ulaştırma Sektörlerinde Kamu Alımları, Kamu Alımları Sanayici İçin Fırsat mı Tehdit mi? ve Yerli ve Milli Üretim Hamlesi başlıklı dört oturum gerçekleştirildi. Oturumda, uzun vadeli ihtiyaç planlamasının zorunluluğuna işaret edildi.

OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın’ın moderatörlüğünde düzenlenen Kamu Alımları Sanayici İçin Fırsat mı Tehdit mi? oturumunda; Biotar Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Çelik, Extunda Kurucu Ortağı Veli Murat Çelik, Bozankaya A.Ş. Raylı Sistemler Direktörü İlhan Alan, BMT Calsis Yönetim Kurulu Başkanı Mete Özgürbüz, ASELSAN Ulaşım-Güvenlik-Enerji Sistemleri Grup Başkanı Seyit Yıldırım ve İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Yülek önemli değerlendirmelerde bulundu.

“Yeniden çözüm, yöntem arıyoruz”
OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın, oturumun başlangıcında şu görüşleri paylaştı: “2016 yılı kamu alımlarımızın toplamı 173.663 milyon TL. Bu alım yöntemleri herkesi, hepimizi ilgilendiriyor. Dünya Ticaret Örgütü, Avrupa Birliği, Dünya Bankası ve benzeri kuruluşlar dediler ki, “Devlet korumacılık yapmaz, tamamen piyasayı serbest hale getireceksiniz, burası yol geçen hanı olacak, bütün yabancı küresel sistemler gelip bu ülkede mallarını satacaklar, bunun önündeki bütün engelleri kaldırın.” Kaldırdık, bütün ürünlerimizi, bütün mallarımızı onlardan alır hale geldik. Şimdi yeniden çırpınıyoruz, ne yapalım da bunları yapar hale gelelim diye, yeniden çözüm, yöntem arıyoruz.

Onlar hiç böyle yapmamışlar. Avrupa Birliği ülkelerine bakıyorsunuz, satın almalarında hiç de böyle piyasaya açık, “Gel kardeşim, ne istiyorsan sat” diye bir kural yok. Amerika’ya gidiyorsun böyle bir kural yok. Yeni yeni aklımızı başımıza toparlamaya çalışıyoruz. Henüz daha tam toparlamış, henüz onların pazarı olmaktan kurtulabilmiş değiliz ama kamu alımları gerçekten bunun sağlanması için en önemli araçlardan bir tanesi.”
Oturumda yer alan konuşmacılar, sektörleri ve kamu alımlarına ilişkin şu hususlara dikkat çektiler:

Yaşar Çelik
KOORDİNASYON BİRİMİ KURULMALI

EKAP doğrudan temin ihaleleri için mutlaka ayrıntılı tanımlama yapılarak, örneğin gümrük tarife istatistik pozisyonunun kodları, alımlarımızın konu başlıklarını çıkartabiliriz. Veriler olduğunda, belge yönetimi koordinasyonu veri tabanı uygulamalarıyla sistematik hale getirilebilir.

TÜİK verileri daha fazla tarama kriterlerine sahip bir yapıya sokulabilir. Hedefimiz, ürün bazında taramalarla düşük, orta ve ileri teknoloji ürünlerde tespit etmek ve iyileştireceğimiz alanlarda yerlileştirme yoluna gidebiliriz. Düşük teknolojilerde dahi ithalat yapıyoruz. Bilgi derleme ve koordinasyon birimi kurulması yararlı olacaktır. Kamu kurumları arasında ve aynı kurumun farklı birimleri arasında koordinasyon sağlanması yararlı olacaktır.

BTYK kararlarına benzer kararların alınmasının önemi büyüktür. Yerli üretimin özellikle düşük ve orta bölümü yerel kalkınmayı artıracak, orta yüksek teknoloji ise şehirlerdeki sanayinin gelişmesini sağlayacaktır.
11’inci kalkınma planı çalışmalarındaki model uygulanabilir model olarak baz alınabilir. Her konuda gerekmesi durumunda kümelenme modelinin yaygınlaştırılması ve desteklenmesi, kamu yararı açısından önemli görülmektedir.

Sistematik sınıflamanın yıl içerisinde yapılması ve konu başlıklarının yanı sıra sektörel başlıklarının da tespit edilmesinin yararı büyük görülmektedir. Kamu alımları parasal değerinin tek alım için değil, aynı başlıktaki toplam alım açısından değerlendirilmesi son derece önemlidir.

Veli Murat Çelik
SANAYİCİYE GÜVEN VERİLMELİ

Bazı sektörler vardır ki, devlet desteği yanınızda olmazsa, sürekli arkanızda olmazsa, yeteri kadar bir süre sizinle beraber olmazsa, o sektöre hiçbir sanayici girmez.

Bugün sanayinin iki motivasyonu var. Bir: Para kazanıyoruz. İki: Aslında her sanayici ülkesine hizmet ediyor. Para kazanamayacağınız bir yolda kendinizi heba etmek, gerçekten çok gereksiz bir çaba olur. Dolayısıyla para kazanılacağını bildiği yolda sanayicinin memleketine hizmet edeceği bir yol belirlemesi lazım.

Ülkemizin Ar-Ge’ye, araştırmaya, teşvike, ürünleştirmeye yönelik parasal olarak, destek olarak bir eksiğini görmüyorum fakat bizde bir koordinasyonsuzluk var.

Devletin şunu demesi lazım: Ben ne istiyorum? Bu sektörün gelecekte kendi başına değer üreten, bilgi üreten ve bunun karşılığında da ülkeye hizmet eden, bir fayda sağlayan yani hayırlı evlat gibi bir modelde büyümesini istiyorum?

Bugün baktığımızda, Türkiye’nin sanayisi bir taraftan çok eski ama bir taraftan yüksek teknoloji olarak bakınca, hala emekleme aşamasındayız. Oysa yabancı ülkelerdeki firmalar çoktan bu işi halletmiş ve yüz yıllık bir sürü firmayla karşı karşıyayız. Onlarla bizi aynı yere koyduğumuzda, işte o sırada pozitif ayrımcılık yapacak.

Bizim sanayicimize de gerçekten bu güven verilmeli. Bu güven verilirken de, sadece bir noktaya bütün emeğinizi bağlayıp kalırsanız, onun etrafında dönen sistemi çözemezsiniz. Bizim hep ekosistem peşinde koşmamız lazım. Bir kişinin, bir grubun yerine, daha geniş, bu bilginin yayılacağı, bilginin ortaya çıkacağı, ondan sonra da birinin eksiğiyle diğerini tamamlayacağı bir ekosistem peşinde koşmamız lazım.

Eğer kamu böyle bir planlamayla bunun desteğini sağlayıp, arkasından ürünlerinin çıkmasını sağlayıp, onun ürünleşmesini sağlayıp, sonra da kamu olarak pozitif ayrımcılıkla alım yaparsa, bu bir fırsat. Bunu yapmazsa ne olur? Sanayici ileriye doğru iki üç senelik yatırım yapamaz, planlayamaz. O sırada da siz bir ihale açarsınız, yurt dışının yüz yıllık firmaları gelir, hiçbir şekilde karşısında duramazsınız ve ihaleyi o yabancı firmaya verirsiniz, o andan sonra bir daha o ürünü Türkiye’de üretmek mümkün olmayacaktır.

İlhan Alan
ALIM GARANTİLİ TEŞVİKLER OLUŞTURULMALI

Kamu alımlarında yerli ve milli üreticiyi nasıl desteklemeliyiz? Uzun vadeli ihtiyaç planlamasını mutlaka yapmamız gerekiyor. Yerli firmalar için, milli firmalar için alım garantisine dayalı teşvikler oluşturulması lazım.

Kamunun gerekli durumlarda, gerekli araç üretimlerinde, ekipman üretimlerinde yurt dışı alımlar için Sanayi İşbirliği Programı’nı uygulaması ya da bu modelleri çeşitlendirmesine de ihtiyacımız var şu anda.

Ortak alımlar için bir model geliştirilebilir kamuda. Fikri mülkiyet hakkı ya da hammadde dahil yerli kullanımların uygulamalarını içermesi gerekiyor. Neden hammadde dahil? Biz şu anda motor üretimi, dişli kutusu üretiminden bahsediyoruz ama ihtiyacımız olan bazen araç gövdelerinin çeliklerini bile yurt dışından ithal etmek zorunda kalıyoruz.

Mevzuatta yerli üretim, yenilik, teknoloji transferini teşvik edecek şekilde düzenleme yapılmasına ihtiyacımız var. Teknik şartname hazırlanması konusunda da ulusal standartların oluşturulması ve yaygınlaşmasına ihtiyacımız var.

TL cinsinden teklif verme, Türk lirasının değerinin korunması konusunda gayet isabetli bir karar ancak bu konuda maliyeti avantajlı hale getiren sadece bankalar oluyor, ne idareler ne de üreticiler TL tekliflerinden yeterli faydayı sağlayamıyor. Fiyat farkı hesaplanması konusunda çalışmaya ihtiyacımız var.

Mete Özgürbüz
ÖNGÖRÜLEBİLİR OLMAK ÖNEMLİ

Sürdürülebilir bir rekabet gücümüze kesin ihtiyacımız var. Daha cesur ve esnek olmamız lazım. Çok iyi tasarım firmalarımız var; savunmada, elektronikte hizmet veriyor. Bunlardan hizmet alımlarını biraz daha artırmak gerekir diye düşünüyorum. Asıl olan bilgi, dolayısıyla muhakkak bilgi üretmemiz lazım. Dolayısıyla ne kadar transfer edersek edelim, muhakkak altyapıyı güçlendirecek, ekosistemi güçlendirecek şeyleri yapmak lazım.

Şeffaf ve öngörülebilir olmak önemli. Bugünkü sağlık sektörünün demografisinden, sağlık sektörünün durumundan memnun değilsek, muhakkak satın alma yöntemlerinden dolayı bu haldeyiz. O zaman satın alma yöntemlerini değiştirmekle başlaması lazım hükümetin.

Seyit Yıldırım
SİP ZORUNLU HALE GTİRİLMELİ

Haberleşme, ulaşım, enerji ve sağlık alanlarına baktığımızda; mevcut sanayimizin orta-yüksek ve/veya yüksek teknolojideki zayıflığı, çok büyük ölçekli uluslararası şirketlerin pazara hakimiyeti, ülke olarak taraf olduğumuz uluslararası ticaret kuralları, kamunun ihtiyaçları acil olarak sağlama isteği hususlarının, sürdürülebilir bir sanayi yaratılmasında baş etmemiz gereken temel zorluklar olarak öne çıktığını görüyoruz.

Sanayi İşbirliği Programı (SİP) ve kamunun bu alandaki uygulama iradesi çok umut verici. Ancak, belirlenecek kritik alanlar için SİP uygulamasının ihtiyari olmaktan çıkarılıp zorunlu hale getirilmesini öneriyorum.

Savunma sanayiinde gerçekleştirilen büyük program yönetimi, teknoloji geliştirme ve sanayileşme tecrübesi Türkiye için ciddi bir birikim. Bu birikimin savunma dışı sanayimize aktarılmasında, Savunma Sanayii Müsteşarlığı kökenli Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız ve ekibinin önemli bir fırsat.

Prof. Dr. Murat Yülek
KAMU OTORİTELERİ İHTİYAÇ ANALİZİ YAPACAK

Türkiye'de her şey acil. Şimdi o zaman adam diyor ki kamu kesimine: "Ben raylı sistem üreticisiyim, senin on senedir, yirmi senedir bütün aldığın raylı sistem ürünleri acil. Sende hiç planlama yok mu?" Bence doğru söylüyor. Bir ülke bütün yaptığı tıbbi cihaz alımlarını, ambulans alımlarını, raylı sistem alımlarını "bana hemen yarın lazım" diye alamaz. Böyle bir şey olursa, siz birtakım şirketlere mahkum olursunuz. İşin realitesi budur.

Kamu, nasıl ki şimdilerde üç yıllık OVP'ler yapıyor, satın alma yapan bütün kamu otoriteleri, ihtiyaç analizini yapacak, önümüzdeki (üç sene, beş sene, on senelik ihtiyaç analizini yapacak) kaç tane ambulans lazım, kaç tane tomografi cihazı lazım, şu lazım, bu lazım, bunları önceden belirleyecek. Sonra yıllık programlar haline getirecek. Ondan sonra bunu kamuoyuna açıklayacak.

Bu bizim icat ettiğimiz bir şey değil, Amerikalılar bunu altmış senedir yapıyorlar "planned public procurement" diye geçiyor literatürde; veya "defence procurement" gibi farklı adlarla geçiyor. Adı hiç mühim değil; kavram ve kafa önemli. İngilizler "procurement for innovation" diyorlar buna. "Procurement for innovation" şu demek; devlet diyor ki; “Ben önümüzdeki dönemde şu sahalarda yeni ürünlere ihtiyaç duyacağım”. Özel sektör de bu alanlarda yenilikçi ürünler, teknolojiler geliştiriyorlar. O zaman, şirketler, bir kuruş Ar-Ge desteği almasa bile Ar-Ge faaliyetleri gerçekleştirmeye başlıyorlar.